17 Nisan 2025, Perşembe / 18 Sevval 1446
Dolar:
Euro:
Bitcoin:
Namaz Vakti: - --:--:--

Yasin suresi okunuşu ve anlamı, yasin-i şerif duası, arapça meali ve türkçe açıklaması

Yasin suresi okunuşu ve anlamı, yasin-i şerif duası, arapça meali ve türkçe açıklaması
Yasin Suresi, İslam dünyasında önemli bir yere sahiptir. Hem okunuşu hem de anlamı ile kalpleri huzura erdiren Yasin-i Şerif, faziletleri ve Arapça mealiyle manevi bir rehberdir. Türkçe açıklamaları ve dua önerileriyle Yasin Suresi hakkında detaylı bilgiye ulaşın.

Yasin Suresi, İslam dünyasında çok önemli bir yere sahip olan, hem faziletleriyle hem de anlamı ile kalpleri huzura erdiren bir suredir. Kuran-ı Kerim'in 36. suresi olan Yasin Suresi, Mekke'de inmiştir ve toplamda 83 ayetten oluşmaktadır. Müslümanlar, Yasin Suresi’ni sıkça okur ve özellikle dua etmek istediklerinde bu sureyi okumanın manevi faydalarına inanırlar. Peki, Yasin Suresi nedir, nasıl okunur ve anlamı nedir? İşte tüm merak edilenler…

Yasin Suresi'nin Fazileti

Yasin Suresi'nin birçok fazileti vardır. Hadislerde, bu sureyi okumanın insana nasıl büyük bereketler getireceği sıkça vurgulanmıştır. Yasin Suresi'nin faziletlerine dair bazı hadisler şunlardır:

  • Yasin Suresi’ni okuyan kişinin kalbi huzur bulur ve manevi bir ferahlık yaşar.
  • Yasin Suresi, özellikle hastaların şifa bulmasına yardımcı olur. Bu sureyi okuyan kişi, hastalıklardan şifa bulur.
  • Yasin Suresi, cenaze üzerine okunduğunda, o kişinin ruhu için sevap kazandırır ve rahatlatır.
  • Yasin Suresi’ni okumanın, Allah’ın rahmetini kazanmak için büyük bir fırsat sunduğu vurgulanmıştır.

 

Yasin Suresi'nin Türkçe Anlamı

Yasin Suresi'nin Türkçe anlamı, bu kutsal surenin her kelimesinin, her ayetinin derin anlamlar taşıdığı ve imanımızı pekiştirdiği bir kaynaktır.

Bismillahirrahmanirrahîm (Rahman ve Rahim olan Allah'ın (Celle Celâluh) adıyla)

1-) Yâ-sîn (Bu harfler, surenin ismi olarak okunur.)

2-) Vel Kur'ân-il hakîm (Yemin olsun o hikmetlerle dolu Kur'an'a ki,)

3-) İnneke leminel mürselîn (Hiç kuşkusuz, sen, gönderilen elçilerdensin)

4-) Alâ sırâtın müstakîm (Dosdoğru bir yol üzerindesin.)

5-) Tenzîlel azîzirrahîm (Azîz ve Rahîm'in indirdiği üzeresin.)

6-) Li tünzira kavmen mâ ünzira âbâühüm fehüm gâfilûn (Babaları uyarılmamış, tam gaflet içinde bir toplumu uyarman için gönderildin.)

7-) Lekad hakkal kavlü alâ ekserihim fehüm lâ yü'minûn (Yemin olsun ki, onların çoğuna söz hak olmuştur, artık onlar iman etmezler.)

8-) İnnâ cealnâ fî a'nâkihim aglâlen fehiye ilel ezkâni fehüm mukmehûn (Biz onların boyunlarına bukağılar geçirdik. Bukağılar çenelere dayanmıştır da bu yüzden onların kafaları yukarı kalkıktır.)

9-) Ve cealnâ min beyni eydîhim sedden ve min halfihim sedden feağşeynâhüm fehüm lâ yübsirûn (Önlerine bir set, arkalarına da başka bir set çektik. Böylece onları kuşatıp sardık; artık onlar görmezler.)

10-) Ve sevâün aleyhim eenzertehüm em lem tünzirhüm lâ yü'minûn (Sen ha uyarmışsın onları ha uyarmamışsın, fark etmez onlar için; inanmazlar.)

11-) innemâ tünziru menittebeaz zikra ve haşiyer rahmâne bil ğayb fe beşşirhü bimağfiretiv ve ecrin kerîm (Sen ancak o zikire/Kur'an'a uyan ve görmediği halde Rahman'dan korkan kimseyi uyarırsın. Böylesini, bir bağışlanma ve seçkin bir ödülle müjdele!)

12-) İnnâ nahnü nuhyil mevtâ ve nektübü mâ kaddemû ve âsârehüm ve külle şey'in ahsaynâhü fî imâmin mübîn (Biz, yalnız biz, ölüleri diriltiriz ve onların önden gönderdiklerini de eserlerini de yazarız. Zaten biz her şeyi apaçık bir kütükte ayrıntılı olarak kaydetmişizdir.)

13-) Vadrib lehüm meselen ashâbel karyeh. İz câehel mürselûn (Onlara o kent halkını örnek ver. Hani, elçiler gelmişti oraya.)

14-) İz erselnâ ileyhi müsneyni fekezzebûhümâ fe azzeznâ bisâlisin fekâlû innâ ileyküm mürselûn (Hani, biz onlara iki kişi göndermiştik, onları yalanlamışlardı. Bunun üzerine biz, üçüncü bir kişiyle destek vermiştik. Şöyle demişlerdi: 'Biz, size gönderilen elçileriz!')

15-) Kâlû mâ entüm illâ beşerün mislünâ vemâ enzelerrahmânü min şey'in in entüm illâ tekzibûn (Kent halkı dedi ki: 'Siz, bizim gibi birer insandan başka şey değilsiniz. Rahman hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz.')

16-) Kâlû rabbünâ ya'lemü innâ ileyküm lemürselûn (Dediler: 'Rabbimiz biliyor ki, biz size gönderilmiş elçileriz.')

17-) Vemâ aleynâ illel belâgul mübîn ('Bize düşen, açık bir tebliğden başka şey değildir.')

18-) Kâlû innâ tetayyernâ biküm lein lem tentehû le nercümenneküm vele yemessenneküm minnâ azâbün elîm (Dediler: 'Sizin yüzünüzden uğursuzlukla karşılaştık/biz sizi uğursuzluk sebebi saymaktayız. Eğer bu işe son vermezseniz, sizi mutlaka taşlayacağız. Ve bizden size acıklı bir azap kesinlikle dokunacaktır.')

19-) Kâlû tâirüküm meaküm ein zükkirtüm bel entüm kavmün müsrifûn (Dediler: 'Uğursuzluk kuşunuz sizinle beraberdir. Size öğüt verildi diye mi bütün bunlar? Hayır, siz savurganlığa, aşırılığa sapmış bir topluluksunuz.')

20-) Vecâe min aksalmedineti racülün yes'â kâle yâ kavmittebiul mürselîn

21-) İttebiû men lâ yeselüküm ecran ve hüm muhtedûn (Kentin öbür ucundan bir adam koşarak gelip şöyle dedi: 'Ey topluluk, bu elçilere uyun!')

22-) Vemâ liye lâ a'büdüllezî fetarenî ve ileyhi türceûn ('Beni yaratana ne diye kulluk etmeyecek mişim ben? Ve sizler de O'na döndürüleceksiniz.')

23-) Eettehizü min dûnihî âliheten in yüridnirrahmânü bi-durrin lâ tuğni annî şefâatühüm şey'en velâ yünkizûn ('O'ndan başka tanrılar mı edineyim ben? Eğer Rahman bana bir zorluk/zarar dilerse onların şefaati benden hiçbir şeyi savamaz; beni kurtaramazlar.')

24-) İnnî izen lefî dalâlin mübîn ('Bu durumda ben elbette ki açık bir sapıklığın içine düşerim.')

25-) İnnî âmentü birabbiküm fesmeûn ('Ben, sizin Rabbinize iman ettim, artık dinleyin beni!')

26-) Kîledhulil cennete, kâle yâleyte kavmî yâ'lemûn ('Gir cennete!' denildi. Dedi: 'Kavmim bir bilebilseydi?)

27-) Bimâ gaferelî rabbî ve cealenî minel mükremîn (Ki Rabbim beni affetti; beni, ikram edilenlerden kıldı.')

28-) Vemâ enzelnâ alâ kavmihî min badihî min cündin minessemâi vemâ künnâ münzilîn (Biz onun ardından kavmi üzerine gökten bir ordu indirmedik, indirecek de değildik.)

29-) İn kânet illâ sayhaten vâhideten feizâhüm hâmidûn (Olan, sadece korkunç titreşimli bir sesti. Ve bir anda sönüverdiler.)

30-) Yâ hasreten alel ibâdi mâ ye'tîhim min resûlin illâ kânûbihî yestehziûn (Yazık şu kullara! Kendilerine gelen her resulle mutlaka alay ederlerdi.)

31-) Elem yerev kem ehleknâ kablehüm minel kurûni ennehüm ileyhim lâ yerciûn (Görmediler mi, kendilerinden önce nice nesilleri helâk ettik. Onlar artık bir daha bunlara dönmeyecekler.)

32-) Ve in küllün lemmâ cemî'un ledeynâ muhdarûn (Ancak herkes toplandığında, onlar da huzurumuzda hazır bulundurulacaklar.)

33-) Ve âyetün lehümül ardul meytetü ahyeynâhâ ve ahrecnâ minhâ habben fe minhü ye'külûn (Ölü toprak onlar için bir mucizedir. Onu dirilttik, ondan dâne çıkardık; bak işte ondan yiyorlar.)

34-) Ve cealnâ fîhâ cennâtin min nahîliv ve a'nâbiv ve feccernâ fîha minel uyûn (Onda hurmalardan, üzümlerden bahçeler oluşturduk, ondan pınarlar fışkırttık;)

35-) Liye'külû min semerihî vemâ amilethü eydîhim efelâ yeşkürûn (Ki, onun ürününden ve ellerinin yapıp ettiğinden yesinler. Hâlâ şükretmiyorlar mı?)

36-) Sübhânnellezî halekal ezvâce küllehâ mimmâ tünbitül ardu ve min enfüsihim ve mimmâ lâ ya'lemûn (Şanı yücedir o Allah'ın ki toprağın bitirdiklerinden, onların öz benliklerinden ve nice bilmediklerinden bütün çiftleri yaratmıştır.)

37-) Ve âyetün lehümülleyü neslehu minhünnehâre fe izâhüm muzlimûn (Gece de onlar için bir mucizedir. Gündüzü ondan soyup alırız da onlar karanlığa gömülüverirler.)

38-) Veşşemsü tecrî limüstekarrin lehâ zâlike takdîrul azîzil alîm (Güneş, kendine özgü bir durak noktasına/bir durma zamanına doğru akıp gidiyor. Azîz, Alîm olanın takdiridir bu.)

39-) Velkamere kaddernâhü menâzile hattâ âdekel urcûnil kadîm (Ay'a gelince, biz onun için de bir takım durak noktaları/birtakım evreler belirledik. Nihayet o, eski hurma sapının eğrilmişi gibi geri döner.)

40-) Leşşemsû yenbegî lehâ en tüdrikel kamere velelleylü sâbikunnehâr ve küllün fî felekin yesbehûn (Güneş'in Ay'a ulaşıp çatması gerekmiyor. Gecenin de gündüzü geçmesi gerekmez. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.)

41-) Ve âyetül lehüm ennâ hamelnâ zürriyyetehüm fil fülkil meşhûn (Zürriyetlerini o dopdolu gemilerde taşımamız da onlar için bir ayettir.)

42-) Ve halâknâ lehüm min mislihî mâ yarkebûn (Onlar için gemilere benzer, binecekleri başka şeyler de yarattık.)

43-) Ve in neşe' nugrıkhüm felâ sarîha lehüm velâhüm yünkazûn (Eğer dilersek onları boğarız. Bu durumda ne kendileri için feryat eden olur ne de kurtarılırlar.)

44-) İllâ rahmeten minnâ ve metâan ilâ hîn (Ancak bizden bir rahmet olarak bir süreye kadar daha nimetlensinler diye kurtarılırlar.)

45-) Ve izâ kîle lehümüttekû mâ beyne eydîküm vemâ halfeküm lealleküm türhamûn (Onlara, 'Önünüzdekinden ve arkanızdakinden sakının ki, size merhamet edilebilsin!' denildiğinde, hiç aldırmazlar.)

46-) Vemâ te'tîhim min âyetin min âyâti rabbihim illâ kânû anhâ mu'ridîn (Çünkü Rablerinin ayetlerinden kendilerine bir ayet gelince, ondan mutlaka yüz çevirmişlerdir.)

47-) Ve izâ kîle lehüm enfikû mim mâ rezakakümüllâhü, kâlellezîne keferû, lillezîne âmenû enut'ımü menlev yeşâullâhü et'ameh, in entüm illâ fî dalâlin mübîn (Onlara, 'Allah'ın size lütfettiği rızıklardan dağıtın!' dendiğinden, nankörlüğe sapanlar, iman edenlere şöyle derler: 'Allah'ın, dilediği takdirde yedirip doyuracağı kişiyi biz mi doyuracağız? Siz açık bir sapıklık içindesiniz, hepsi bu.')

48-) Ve yekûlûne metâ hâzel va'dü in küntüm sâdikîn (Bir de şöyle derler: 'Eğer doğru sözlüler iseniz, bu tehdit ne zaman?')

49-) Mâ yenzurûne illâ sayhaten vâhideten te'huzühüm vehüm yehissimûn (Sadece korkunç titreşimli bir sesi bekliyorlar. Onlar çekişip dururlarken, o ses kendilerini enseleyecektir.)

50-) Felâ yestetîûne tavsıyeten velâ ilâ ehlihim yerciûn (O zaman ne bir tavsiyede bulunmaya güçleri yetecek ne de ailelerine dönebilecekler.)

51-) Ve nüfiha fîssûri feizâhüm minel ecdâsi ilâ rabbihim yensilûn (Sûra üfürülmüştür! Bak, işte kabirlerden, Rablerine doğru akın akın gidiyorlar.)

52-) Kâlû yâ veylenâ men beasena min merkadina hâzâ mâ veaderrahmânü ve sadekal mürselûn (Şöyle diyecekler: 'Vay başımıza gelene! Kim kaldırdı bizi mezarımızdan? Rahman'ın vaat ettiği işte bu! Peygamberler doğru söylemişler.')

53-) İn kânet illâ sayhaten vâhideten feizâ hüm cemî'un ledeynâ muhdarûn (Topu topu korkunç titreşimli bir tek ses. Ve bakmışsın, hepsi birden huzurumuzda divan durmaktadır.)

54-) Felyevme lâ tuzlemu nefsün şeyen velâ tüczevne illâ mâ küntüm tâ'melûn (O gün hiçbir canlıya, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. Sizler, sadece yapıp ettiklerinizin karşılığı olarak cezalandırılırsınız.)

55-) İnne ashâbel cennetil yevme fîşüğulin fâkihûn (O gün cennet halkı bir uğraş içinde eğlenip ferahlamaktadır.)

56-) Hüm ve ezvâcühüm fî zılâlin alel erâiki müttekiûn (Kendileri ve eşleri, gölgeliklerde, koltuklar üzerinde yaslanmışlardır.)

57-) Lehüm fîhâ fâkihetün ve lehüm mâ yeddeûn (Orada kendileri için meyveler var. İstedikleri her şey kendilerinin olacak.)

58-) Selâmün kavlen min rabbin rahîm (Rahîm Rab'den bir de sözlü selam!)

59-) Vemtâzül yevme eyyühel mücrimûn (Ey günahkârlar! Bugün şöyle ayrılın!)

60-) Elem a'hed ileyküm yâ benî âdeme en lâ tâ'buduşşeytân innehû leküm adüvvün mübîn (Ey âdemoğulları! Ben size, 'Şeytana kulluk etmeyin, o sizin için açık bir düşmandır!' demedim mi?)

61-) Ve enî'budûnî, hâzâ sırâtun müstekîm ('Bana ibadet edin, dosdoğru yol budur!' demedim mi?)

62-) Ve lekad edalle minküm cibillen kesîran efelem tekûnû ta'kılûn (Yemin olsun, şeytan, içinizden birçok nesli saptırmıştı. Aklınızı hiç işletmiyor muydunuz?)

63-) Hâzihî cehennemülletî küntüm tûadûn (Alın size, tehdit edildiğiniz cehennem!)

64-) lslevhel yevme bimâ küntüm tekfürûn (İnkâr edip durmanız yüzünden dalın oraya bugün!)

65-) Elyevme nahtimü alâ efvâhihim ve tükellimünâ eydîhim ve teşhedü ercülühüm bimâ kânû yeksibûn (O gün, ağızlarını mühürleyeceğiz. Bize elleri konuşacak, ayakları da kazanmış olduklarına tanıklık edecek.)

66-) Velev neşâü letamesnâ alâ a'yunihim festebekus sırâta fe ennâ yübsirûn (Dilesek, gözlerini siler, onları elbette kör ederiz. O zaman yola koyulmak isterler ama nasıl görecekler?)

67-) Velev neşâü lemesahnâhüm alâ mekânetihim femestetâû mudıyyev velâ yerciûn (Dilesek, onları oldukları yerde hayvana çeviririz. O zaman ne ileri gitmeye güçleri yeter ne de geri dönebilirler.)

68-) Ve men nüammirhü nünekkishü filhalkı, efelâ ya'kilûn (Kimi uzun ömürlü kılarsak, onu yaratılışta gerisin geri çeviririz. Hâlâ akıllarını işletmiyorlar mı?)

69-) Ve mâ allemnâhüşşi'ra vemâ yenbegî leh in hüve illâ zikrün ve kur'ânün mübîn (Biz o peygambere şiir öğretmedik. Şiir ona yaraşmaz/layık olamaz da. Ona vahyedilen, bir öğütten ve apaçık bir Kur'an'dan başka şey değildir.)

70-) Liyünzira men kâne hayyen ve yehıkkal kavlü alel kâfirîn (Diri olanı uyarsın ve inkârcılar üzerine söz hak olsun diye indirilmiştir.)

71-) Evelem yerav ennâ halaknâ lehüm mimmâ amilet eydîna en âmen fehüm lehâ mâlikûn (Görmediler mi, ellerimizin yapıp ettiklerinden, kendileri için nice hayvanlar yarattık da onlar, bu hayvanlara sahip oluyorlar.)

72-) Ve zellelnâhâ lehüm feminhâ rekûbühüm ve minhâ ye'külûn (O hayvanları bunlara boyun eğdirdik. Onlardan binekleri vardır ve onlardan bir kısmını da yiyorlar.)

73-) Ve lehüm fîhâ menâfiu ve meşâribü efelâ yeşkürûn (O hayvanlarda bunlar için birçok yararlar var, içecekler var. Hâlâ şükretmiyorlar mı?)

74-) Vettehazû min dûnillâhi âliheten leallehüm yünsarûn (Kendilerine yardım edilir ümidiyle Allah'tan başka ilahlar edindiler.)

75-) Lâ yestetîûne nasrahüm ve hüm lehüm cündün muhdarûn (Oysaki, o ilahlar bunlara yardım edemezler. Tam aksine, bunlar, o ilahlara hizmet eden ordular durumundadır.)

76-) Felâ yahzünke kavlühüm. İnnâ na'lemü mâ yüsirrûne vemâ yu'linûn (Artık onların sözü seni üzmesin! Biz onların sır olarak tuttuklarını da açıkladıklarını da biliyoruz.)

77-) Evelem yeral insânü ennâ halaknâhü min nutfetin feizâ hüve hasîmün mübîn (Görmedi mi insan, kendisini bir spermden yarattığımızı! Bir de bize açık bir hasım kesilmiştir o.)

78-) Ve darebe lenâ meselen ve nesiye halkah kale men yuhyil izâme ve hiye ramîm (Kendi yaratılışını unutmuş da bize örnek veriyor. Ve bir de şöyle diyor: 'Şu çürümüş kemiklere kim hayat verecek?')

79-) Kul yuhyihellezî enşeehâ evvele merrah ve hüve bikülli halkın alîm (De ki: 'Onlara hayatı verecek olan, onları ilk kez yaratandır. O, bütün yaratılmışları/her türlü yaratmayı çok iyi bilmektedir.')

80-) Ellezî ceale leküm mineşşeceril ahdari nâren feizâ entüm minhü tûkidûn (O size, o yeşil ağaçtan bir ateş oluşturdu da siz ondan tutuşturup duruyorsunuz.)

81-) Eveleysellezî halakassemâvati vel arda bikâdirin alâ ey yahlüka mislehüm, belâ ve hüvel hallâkul alîm (Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerini yaratmaya güç yetiremez mi? Elbette güç yetirir. Her şeyi bilen Alîm, sürekli yaratan Hallâk O'dur.)

82-) İnnema emrühû izâ erâde şey'en en yekûle lehû kün, feyekûn (O birşeyi istediğinde, buyruğu sadece şunu söylemektir: 'Ol!' Artık o, oluverir.)

83-) Fesübhanellezî biyedihî melekûtü külli şey'in ve ileyhi türceûn. (Herşeyin kaynağı (egemenliği) elinde olan o yaratıcının şanı çok yücedir! Sonunda O'na döndürüleceksiniz.)

Yasin Suresi’nin Okunma Zamanları

Yasin Suresi, farklı zamanlarda okunabilen ve özellikle duası ihtiyaç olduğunda okunan bir suredir. Yasin’i sabaha karşı, hastalar için veya cenaze olaylarında okumak büyük sevap kazandırır. Ayrıca yolculuk öncesinde, zor anlarda, sıkıntı ve dertler karşısında okunması tavsiye edilir. Yasin Suresi'nin okunduğu her zaman diliminde, dua etmek, kalp temizliği yapmak ve Allah’a yönelmek çok önemli bir ibadet şeklidir.

Yasin Suresi İle İlgili Dua

Yasin Suresi’nin okunuşundan sonra yapılabilecek bir dua, özellikle hastalık ve sıkıntılara karşı şifa dileyici olabilir. İşte Yasin Suresi sonrası okunan bir dua örneği:

"Allah'ım! Bize sağlık, huzur ve şifa ver. Her türlü sıkıntıdan, beladan ve hastalıktan korunmamızı sağla. Bizleri her türlü kötülükten muhafaza et. Yasin Suresi’ni okuyan kulunun dualarını kabul et."

Yasin Suresi, Kuran-ı Kerim'in en değerli surelerinden biridir. Okunması büyük sevaplar ve faziletler getirir. Bu sureyi okumak, hem dünya hem de ahiret hayatını güzelleştirir. Hastalık, sıkıntı, zor durumlar ve ölüm gibi anlarda Yasin Suresi, rahatlık ve huzur kaynağıdır. Aynı zamanda, Yasin Suresi’nin Arapça okunuşu ve Türkçe anlamı, Müslümanlar için önemli bir rehberdir. Sıkça okunan ve her zaman fayda sağlayan bu sure, duaların kabul olması için güçlü bir vesiledir.

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!

BUNLARA DA BAKABİLİRSİNİZ

    Yorum Yazın

    E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

    Başka haber bulunmuyor!